Polonya’ya Hos Gittim
Yine bir haftasonu kaçışı yaptım. Cuma iş çıkışı koştur koştur çıkıp uçağa yetiştim. Londra’dan çıkıp Polonya’nın Wroclaw şehrine yol aldım. ismini bile telafüz edemediğim şehirde ne işim vardı bilmiyorum. Ucuz bilet vardı kaçıramazdım, avrupa turunu elimden geldiğince haftasonları yapmaya çalışıyorum. Dolu dolu bir haftasonuydu. Gitmeden once www.couchsurfing.com dan orda yaşayan yerli bir Türk arkadaşla tanıştım baya yardımı dokundu. Onun tavsiyesi üzerine havalimandan hostele uber ile gittim. Bu arada fiyatlar Londra’ya göre çok uygun. 26,27 polish zloty falan tuttu yani 6,7 sterlin falan ediyor. Tek sorun tam merkezde gecenin 2 sinde Cuma akşamı herkes kerkütük sarhoş dımçık dımçık eğleniyor kusuyor sokaklar maf olmuş bir şekilde ve ben taksici kadının beni bıraktığı yerden hostelimi bulmaya çalışıyorum şarjım bitmiş bir şekilde. En son çaresiz sarhoşların ortasında ne yapacağımı bilmeden ağlamak istedim :) genclik başımda duman ne işim var burda ulan diye bağıracaktım ki kebab ve döner dükkanlarını gördüm. Nasil ferahladım anlatamam canım yurdum insanı artık başıma bir şey gelirse “kayboldum abi yardım edin” diyecektim ki yerimi buldum. Diger sabah uyanıp arkadaşım tavsiyesi üzerine “cocofilli” diye bir kafede kahvaltı edip kahvemi yudumladım.
Hayalimdeki gibi kafenin bir yanı kitap ve kahvelerle çevrili iken diger tarafı şaraplarla dolu:). Ajvar diye bir sos denedim sandviçlerle çok hoş bir tadı var, sanırım közlenmiş biber domates falan içinde salça gibi bir yapısı var oraya has bir şey olduğunu soyledi kadın.
Hayalimdeki gibi kafenin bir yanı kitap ve kahvelerle çevrili iken diger tarafı şaraplarla dolu:). Ajvar diye bir sos denedim sandviçlerle çok hoş bir tadı var, sanırım közlenmiş biber domates falan içinde salça gibi bir yapısı var oraya has bir şey olduğunu soyledi kadın.
Bu arada şehirin her tarafında yerde ufak cüce heykelleri var bir şeyleri anlatan/ anımsatan heykeller. Şehirin simgelerinden biri sanirim. Harika bir nehiri (Odra Nehiri) ve bir sürü köprüsü var.
Rengarenk binalari Prag’ı biraz anımsattı bana. Pierogi diye yerli yemeklerini Stara Pierogarnia denen yerde tadıp, tabii ki meşhur biralarını da içtim. Bira mayalanan kazanlarda 1800 den beri kendi biralarını üreten Spiz bar’a gidip ballı bira bile deneme şansım oldu.
Hala Targowa ugradim, meyve sebze vs satılan 1908 lerde kurulan bir hal. içi ve mimari yapısı değişik... icinde kefir bile buldum :) Pasaz Pokoyhof diye bir pasaj var içinde kahvalti yapabilmek için hoş kafeler bulunuyor. Yanında Sinagog var ordan 2. Dunya savasinda binlerce yahudi Auschwitz kampina gönderilmiş (bu arada bilgileri couchsurfing.com da tanistigim arkadaşın yardımıyla öğrendim sagolsun).
Ostrow Tumski köprüsü (yani ask köprüsü) gelen giden askini kilide yazip takmis. Bende kendime olan askimi “canim kendim, Elif” diye astım. Hayir hiçte saçma değil cinim öyle bakıp gülme. Sanki aşkını asanlar şuan beraber mi ki ben benimle ömür boyu beraber olacağım.
Bize hissettirdin şehri, çok güzel ifadelerle anlatmışsın. Kahve dükkanına bayıldım.
ReplyDeleteTesekkur ederim :) hissettirebildiysem ne mutlu bana...
Delete