Hakkımda 2 - Londra'da hayatım


 9,10 yaşlarında ailemle geldim Londra'ya. Orta okul, college (lise) ve üniversiteyi' de burada bitirdim. Ufak bir İngiliz kasabasında ilk birkaç yıl geçirdiğimiz için, okul içi zorbalık, ırkçılık ve psikolojik şiddete maruz kalmıştım. Pes etmicekdim, etmedim de.. Yer ve okul değişikliğinden sonra her şey düzeldi.

Ergenlik dönemlerim en manyak zamanlarımdı herhalde 😁 her bir b...ka bağırıp, bazen kabadayı, bazen pısırık bir kedi gibi olduğum bir dakikamın bir dakikama uymadığı anlamsız ama komik zamanlardı. O zamanlar tabii gücün bir tek ailene yetiyor ne desen alttan alıyorlar ailenin ağası gibi felansın (her ailede öyle mi bilmiyorum). Bazen de 7/24 saat gülerdik. İnşallah bunun acısını ileride çocuklarım benden çıkarmaz. Ergenliğide dolu dolu yaşadım bence. Fazla hayalperesttim ama kim değildiki... makyaj yaparken Türkan Şoray’ın kızı yada Queen Elizabeth’in torunuymuşuz gibi düşünüp, aslında Bülent Ersoy’u anımsatan halimizle dışarı çıkardık. Ütüyle düzleştirilmiş, ufosundan yeni inmiş uzaylı saçımızla (o zaman modaydı, Avrupa yakası dizisinde Makbule'nin düz saçlı hali) Londra sokaklarında tur atıp otobüsten otobüse atlayan, doğum günü partilerini evde yaparak kendini ‘cool’ sanan harika detaydık işte. Hafta sonu derslerine, saz kursuna, spor ve folklor yarışmalarına katılıp, sonra bunalıma girip defalarca bırakıp yeniden başladığım oldu.

Üniversiteyi ne kadar Londra dışında aileden uzakta okumak istesem de (eminim her genç bunu istemiştir) yine babamın isteği üzerine Londra'da okudum. Üniversite yıllarımın ilk yılı ailemle kalıp isyan edip saatlerce yol gidip migren çekerken yine de kendi ayaklarımın üstünde kalıcam diyerek 1 gün garsonluk yapıp 6 gün ağrısını cekiyordum ‘inat işte’. Üniversitenin son iki yılını ev tutup ayrı kalmaya ikna ettim ama tabi bide bana sorun…. Eve çıktım.. İlk zamanlar ‘yes baby! Dünya varmış vippiii dımçıkı, dımçıkı dımçıkı diye g..t kadar odamda iki su kamplumbağalarımla dans edip, üniversite kütüphanesinde sabahlara kadar arkadaşlarla ders yapıp, yetmemiş gibi fitness derslerine katılıp sonra gece gündüz dışardan fast food yiyip 9 ayda 12 kilo aldım 😂 hayat bana güzeldi. Birçok insanla tanıştım, bir sürü yer gezdim, en büyük avantajım multikültürel bir arkadaş çevresi edinip her kültürden birşeyler öğrenmek oldu... tabi sonra ‘akrabalarını seçme fırsatın yok, ama arkadaşlarını seçme şansın var’ diyerekden beğenmediklerimi hayatımdan silmiştim. Kendime baktığım yetmiyor gibi kaplumbağalarımada güzel bir hayat sunmaya çalışıyordum... Daha sonra birini kaybettim, ona da mezar yapmak istemiştim, ev arkadaşım Hindu muydu, Buddhist mi bilmiyorum kendisi hallederiz deyince “kapluşum acaba onların kültürüne goremi gömülecek” diye düşünmüştüm. Sanki ben çok iyi biliyorum 😁.
Daha evden ayrılalı üç ay olmuşken, fare deliği kadar olan öğrenci odama hırsız girdi... geri zekalılar, tshirtlerime, pantolonlarıma kadar götürmüşlerdide yatak yüzlerimden ne istediler acaba. Allahtan kapluşlarım yaşıyordu. Kapluşlarımın dili olsa da söylese. Neyse ki sonra taşındım, yalnız başıma ev taşıdım hayatta kalırmıyım bir daha orda, hemde otobüslerde sürüne, sürüne taşıdım. Öğrenciyim ama gururluyuz yani yardımda istemiyorum kimseden 😃😃 ne olucakdı yani sanki insan yiyorlar. Biraz öğrenci yurdunda kaldım, fare deliğinden biraz daha büyüktü ama rahattı yani mutfağı işin içine katmazsak. ‘Eşşeği saldım çayıra’gibi kim ne görse onu yiyip içiyor, her gece kafa binbeşyüz uyuyup sabah "hangover" uyanan ilk sınıf öğrencilerle doluydu. Yalnız yaşamak güzeldi ama en berbat şey çamaşır yıkamaktı herhalde. Birde hastalanınca carliyip bağıracak kimse olmuyor etrafında, en son ateşlenip Jesus’la konuşuyordum rüyamda. Anyayı da, Konya’yıda gördüm galiba. Tüyleri koparılmış tavuk gibi hissettiğim olmuştu bir süre. Sonra alıştım, son yıl iyi bir arkadaşımla ev tutup kalmıştık. Yaşadığım her anımdan memnundum 😊tabi her ay eve gelip anne yemekleride yiyip geri gidiyordum.
Mezun olduktan sonra yine baba evine dönüp özel bir medikal laboratuvarda işe girip sonra da kan testleriyle, saç ve doku testleriyle ‘dımçıkı, dımçıkı dımçıkı dans ettim’.  2 yıl çalışıp çıktıktan sonrada imkanlarımın yettiği yere kadar gezdim (bunları da bir daha ki yazıya paylaşacağım). Doğduğum yer benim için çok özel, en güzel çocukluğu İstanbul’da geçirdim ama ben Londra’ya ait hissediyorum kendimi. Her halini seviyorum en çok ta yağmurlu havasını ve kara bulutlarını...

Comments

  1. Sanki kendimi okudum, anca boyle anlatilabilirdi...

    ReplyDelete
    Replies
    1. :) cunku anca boyle yasadim tesekkur ederim

      Delete

Post a Comment

Popular posts from this blog

Gunu Birlik Venedik!

İçimi döküyorum müsadenizle....morg, korona ve ben

Bir Hayal Kurup Kalkacaktim Aslinda...

Hayal Kurmayı Unutmuşuz...

Ukrayna'da Fiyatlar

Pesime milleti taktim Norvec'e goturdum :)

Kimsin?

O Uçağa Neden Bindim?

Manchester'a Niye Geldim???

2 günde Prag gezilir mi?